UYGARLIK SINAVI


      Türkiye coğrafi olarak doğu ile batının kesiştiği bir noktada, sadece coğrafi olarak değil, sosyal ve kültürel yöndende uygarlıkların tarihsel olarak kesiştiği noktadayız. Osmanlı sisteminden ve şeriat kurallarının hüküm sürdüğü bir toplumdan, laik düzene geçmiş olmamız dikkatleri daha çok üzerimize toplamakta.
      Dünyada 57 müslüman ülke var. Herbiri kendine özgü müslüman. Hiçbirisi diğerine benzemiyor. Türkiye ise anayasasında laiklik yazılı olan, laikliği yaşam biçimi haline dönüştürebilen, kadını köle olmaktan kurtaran tek müslüman ülke diyebiliriz. Diğer müslüman ülkelerle kıyaslandığında adeta bir yıldız gibi parladığı ortaya çıkar.
      Dünyada iki devlet sistemi var, dinci devlet, laik devlet. Batı reform ve rönasans evresini yıllar önce yaşadığından bu sorunu çözmüş. Aslında ulusal kurtuluş savaşı sonrası Cumhuriyetin kurulması ile bizde laik devlete adım atmışız. Ne var ki yıllardır, batının reform ve rönesans gelişiminden nasibini alamayan güçler, diğer yandan Arap şeriat rejimlerinin etkisinde olan güçler, laik rejime karşı düşmanlık beslemekte, yıllardır dinci devlete geçiş mücadelesi vermekteler.   
      Batıda dinci devlet tehlikesi yoktur. Çünkü bunu çoktan aşmışlar. Onlar bilim ve teknoloji gelişimi ile gelişmiş demokrasi uğraşı verirken, biz dinci ve laik devlet sarmalında çarşafa dolaşmış durumdayız. Evet çarşafa dolaşmışız, çünkü ülkeyi 17 yılı aşkın yöneten partiyi Anayasa Mahkemesi “Laikliğe karşı eylemlerin odağı” olarak oy birliği ile onaylamıştır. Ceza olarak ise hazine yardımını kısıtlamıştı. Yani iktidar partisinin laikliğe karşı sicili bozuktur.
      İktidar yaşamın rejimin, çağdaşlaşmanın en temel direği olan laiklikle oynamaya başladı. Bunu görmemezlikten gelemeyiz. Bu varlık ve yokluk sorunudur. Karar aşamasındayız; Çağdaş ve laik devlet mi? Arap şeriat rejimlerini baz alan dinci devlet mi? Laiklik karşıtı eylemlere hergün bir yenisi ekleniyor. 
      Çağdaş dünyanın bileşenleri; Aydınlanma, kuldan bireye geçiş, sanayileşme, bilimsel ve teknik devrim, demokrasi ve laik devlet gibi kavramlardır. İnsanlığın bugün geldiği en ileri aşamadır. Hal böyle olunca. AKP’li Cumhurbaşkanı’nın 6. Din Şurası kapanış konuşmasında; “Hayatımızın merkezine İslam’ın hükümlerini yerleştireceğiz.” sözü, devamında da, Sayın Emine Erdoğan’ın “Yeryüzünde Halife olmanın sorumluluğunu taşıyoruz” veciz(!) sözü ürkütücü boyuttadır.
      Ülkemiz bu tarihsel kesişme noktasında, doğu ile batı arasında, bir uygarlık sınavı veriyor, laik, çağdaş, demokratik devlet mi? Dinin katı ve kara bağnazlığı altında şeriat hükümleri mi?