İPİN UCU KAÇTI


       Değerli dostlar; Koronavirüs yeryüzünde 200 ülkeye yayılmış durumda. Ülkemizde bu kapsamın içindedir. İnsanlığın, tarihinde gördüğü en öldürücü ve en kolay yayılan virüs olması nedeniyle, ürkütücü boyuttadır. Bilim adamları da bu virüsü yeni tanıyor, henüz bir aşı ve doğrudan isabetli bir ilaç geliştirilebilmiş değildir. 
       Aslında ülkemiz virüse Dünya’nın diğer devletlerine göre yaklaşık 70 gün geç yakalanmıştır. Bu zaman kazanma bize hazırlık yapma tedbir alma konusunda çok fırsat vermiştir. Ne var ki biz bu zamanı hiç ülkemizin hayrına kullanamadık. Gerek tedbir yönünden, gerekse birlik beraberlik yönünden kullanıp hakkını veremedik. Aksine  “Aleve benzinle gittik” ve gitmeye devam ediyoruz. Ülkenin ve halkın çıkarları değil, ‘şahsımın’ ve partimin çıkarları ön plana çıktı. Gerçek gizlenemeyecek ve ‘mızrağı çuvala sığdıramayacak’ kadar artık ortadadır.
       Virüs dış kaynaklıdır ve ülkemize nasıl girdi öncelikle ona bakalım. Virüsün dört kaynaktan girdiğini artık ‘sağır sultan’ dahi duydu. 1- Ümreden gelenler, 2- Sağlıksız koşullarda kontrolsüz ülkemizde bulunan mülteciler, 3- İran’dan ve Afganistan’dan girişler 4- Turist girişleridir.  70 günlük kazanılan zamanda bu önlemleri almak bir fırsattı. Ne yazık ki biz bu fırsatı kaçırdığımız gibi aksine partili Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan kendi belediye başkanlarına yaptığı konuşmada “Bugünleri milletin gönül kapılarının AKP’ye açılması için bir fırsata çevirmeliyiz” diyerek üzücü ve talihsiz bir konuşma yapmıştır. Millet can derdinde iken neyin fırsatıdır kollanan hayret verici bir durum.
       Daha önce AKP’nin krizi fırsata çevirerek rejimi değiştirdiği düşünülürse, böyle bir yaklaşıma şaşırmadık. Bilindiği üzere 15 Temmuz darbe girişimi bastırılınca, peşinden iktidar askeri okulları kapatmış, orduyu tasfiye etmiş, Milli Savunma Üniversitesi gibi bir üniversite kurmuş, anayasayı değiştirerek referanduma gitmiş, mühürsüz oyları geçerli saymış, sonuçta da “Atı alınca Üsküdar’ı geçmişti”
       Sağlık Bakanının açıklamasına göre virüs 81 ilimize yayılmış hatta köylere kadar girmiştir. İktidar salgın sonucu geçici olarak Mekke’yi kapatan Suudi Arabistan’ın gerisine düşmüştür. Salgından tüm Dünya’nın haberi varken hacıları Umre’ye göndermiş, yetmezmiş gibi dönüşlerinde de ideolojik takıntıları yüzünden kontrolsüz ülkeye almıştır.
       Bizim karşı olduğumuz durum kimlerin neden umreye gittiği değil, neden cumaya gittiği değildir. İktidar salgını bile bile bu masum insanlara neden izin verdiği ve üstelik kontrolsüz ülkeye alarak, neden hacıların ve çevresindeki pek çok insanın virüse yakalanmasına sebep olduğudur. Yasaklanmadan önce, sosyal mesafe korunmadan, son kılınan Cuma namazı da bu duruma ivme kazandırmıştır. 
       Gelinen noktada tablo ürkütücüdür. Artık virüs tüm ülkeye yayılmıştır. Yine de akılcı ve bilimsel çözümler üretilmemektedir. Bilim kurulunun kurulması akılcı bir çözümdür. Ne var ki bilim kurulunun söylemlerine tam olarak iktidar uymamakta direniyor. Ülkenin kaderi tek kişinin dili ile dişi arasına kilitlenmiştir. Aslında tüm ülkenin bu aşamada 15 günlük karantinaya girmesi bilimsel gerçektir. Sağlamla, hastanın seçilmesi açısından bir zorunluluktur. Kaçınılmazdır. Er geç varacağı yerde orasıdır. Faturayı ödeyen ülkemiz insanı, daha çok da çözüm üretmekte çaresiz olan, yoksul ve çalışmak zorunda olan insanlar olacaktır.
       Zira kirli bir havuz balıkların ölümüne sebep oluyorsa, tek tek balıkları tedavi edip tekrar havuza bırakarak balıkları kurtaramazsınız. Havuzun tüm suyunu yenilemek gerekir. 
       Bizim sınırlı olanaklarla gördüğümüzü, iktidarın görmüyor olması asla düşünülemez. Buna “Cahilin cüreti fazla olur” veya basiretsizlik de demek istemiyorum. 
       Şimdilik Dünyada 10. Sıradayız virüsün yayılmasında. Görüldüğü kadarıyla ipin ucu kaçmıştır. Nerede yakalarız kestirmek güç. Gün gibi ortada olan her şeyi, ülkemiz insanın, aklına, bilincine ve sağduyusuna, yaşanan gerçekleri tarihin şaşmaz terazisine bırakıyoruz. Tarih mutlak doğru hükmünü verecektir.