23 NİSAN COŞKUSU


     Bembeyaz örgülü saçıyla hani o çocuk yüreğimde, büyükannem, koruyucu meleğim annem ve arkamızda dağ gibi duran babamla çekildiğimiz çocukluk fotoğraflarıma baktım bugün. Küçükken o fotoğraflarda gözlerimizde hiç sönmeyecek gibi bir parıltı vardı, yıllar geçtikçe o ışıltı kayboldu. Gökler, mavi hayallerimdi.  O zamanlar. Gün doğumunda pembe bulutlarla uyanıp akşam ezanıyla eve giren çocuklardık.

     Yağ satarım, bal satarım derken şimdiki gibi birbirimizi satmıyorduk. Ne kadar içten söylerdik daha dün annemizin şarkısını. Şimdi şarkılar hüzünlü. Yaramazlık yaptığımızda kapı arkasına saklanırdık ya, şimdi hayat sobeledi bizi. Ahh keşke o çok koştuğumuz zamanlardaki gibi çarpsa kalbimiz. Nasıl da dizlerimiz acırdı çocukken düştüğümüzde. Ama üfleyince geçen yaralar geçmez oldu şimdi. Yüreğimizdeki yaralar hiç geçmeyecek belki de.  

     Çocuk olmanın en güzel yanıydı o istediğimiz zaman ağlayabilmek, büyüdükçe insanlar gizli gizli ağlıyor artık. Elma şekerine bulaşmış ağzımız, pamuk şekerine yapışmış suratımızla tam bir çocuktuk biz. Birde coşkuyla beklediğimiz bayramımız vardı. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. 

     Atam bu bayramı biz çocuklara emanet etmişti. Var mı Dünya da bir benzeri daha, çocuklarına bayram armağan eden başka bir ülke. Çocukluğumda ilk hayranlığım Ata'ya idi, tek ben değil dünya hayrandı ona. Hele o andımızı okurken ne zaman öğretmen beni seçecek diye beklerken, İstiklal Marşı'nı okurken ve al bayrağımızı göndere çekerken, yüreğim göğüs kafesime sığmazdı. Sınıfa girdiğimizde sanki bize bakıyormuş gibi gelirdi. O sadece fotoğraflar da gördüğüm deniz mavisi gözleri, altın sarısı saçlarıyla sevdim onu. 

     Ne güzel seslenmiş bize "Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizlersiniz. Kendinizin ne kadar önemli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Çocuk kalbimle onu tanımaya çalışıyordum. 

     O da bizim gibi 1881 yılında Selanik'te doğmuş, annesi Zübeyde Hanım, babası Ali Rıza Efendi. O da okula gitmiş, hatta çok zekiliğini fark edince matematik öğretmeni Kemal adını vermiş ona. Mahalle Mektebi, Şemsi Efendi Okulu, azimli, kararlı çalışkan olmasıyla başlayan eğitimi, Selanik Mülkiye Rüştiye, Askeri Rüştiye Harp Okulu, Harp Akademisi derken, Mili Mücadele yılları, birçok cephede öne çıkmış. Çanakkale’de gösterdiği olağanüstü başarılarla adeta bir destan yazmıştı. 

     19 Mayıs 1919'da Bandırma vapuru ile Samsun'a çıkması, Cumhuriyet'e giden yolda attığı büyük adımlarla TBMM'ni açması ve bu tarihi günü Türk çocuklarına armağan etmesi, o zamanın çocuk yüreğiyle anlayabildiğim şeylerdi. 

     Nisan gelmeden başlardı hazırlıklar. Cıvıl cıvıldı kıyafetlerimiz krepon ve elişi kâğıtları ile ne güzel süsler yapar, bayraklarla donatırdık sınıflarımızı. Hele o gururla okuduğumuz şiirlerimiz.

 
                    Biz dünyaya gelmeden
                    Her yeri düşman almış,
                    Atatürk yurdumuzu düşmanlardan kurtarmış, 
                    23 Nisan günü Meclis kuruldu diye 
                    Büyük bayram verilmiş çocuklara hediye. 


     Gururluyduk, Dünya da tek bayramı olan çocuklar olduğumuz için. Bunu tüm dünya çocuklarını ülkemize davet ederek kutluyorduk. O büyük insandır, altı yüz yıllık bir imparatorluğun küllerinden laik, demokratik, çağdaş bir Cumhuriyet kuran. Onunla öğrendik özgürlük ve bağımsızlık söz konusu olunca yedi düvele başkaldırmayı. O öğretti bize “fikri hür, vicdanı hür nesiller” yetiştirmeyi. 

     O dedi bize “En büyük eserim Cumhuriyettir… Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir ve Cumhuriyetin temeli akıl ve bilimdir ” Onunla öğrendik uygar uluslarla yarışmayı.

     Bu gün yine diyoruz ki bize emanet ettiğin bu vatan ve Cumhuriyet sonsuza dek var olacaktır. 

     Geçmişteki çocuksu heyecanımla yine sesleniyorum. Cumhuriyeti siz kurdunuz biz yaşatacağız. Vatanın kurtuluşu ve Cumhuriyetin kuruluşunda emeği geçen herkesi saygıyla anıyorum. 

     Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız, herkese kutlu olsun.