Hırsız ve Halefi


              Uzun süreli bir yazı dizimizin ardından, güzel bir fıkra ile monotonluktan kurtulalım istedim. Hem biraz tebessüm edelim, hem de kıssadan hisse almaya ne dersiniz?
              Mahallenin birinde halk işinde gücünde, namazında, niyazında hayat devam edip giderken, karşılarına beklenmedik olaylar çıkıyor.
              Mahalleli ezan vakti camiye toplanıyorlar, fakat cemaat namaz kılarken, bir hırsız ayakkabıları toplayıp götürüyor.
               Bir gün böyle, beş gün böyle, her namaz vakti ayakkabılar gidiyor.
               Bakmışlar olacak gibi değil, vatandaşa artık bıkkınlık gelmiş. Halk illallah etmiş. Bir araya gelip toplanmışlar. Buna nasıl bir çare bulalım? Diye tartışırken;
              Vatandaşlardan birisi; “Ben çaresini buldum” diyor.
                Topluluk merakla,
              -“Söyle nedir fikrin”
              -“En iyisi hırsızı camiye imam yapalım. Namaz kılarken, Gözümüzün önünde olur, ayakkabılarda kurtulur.”
              Cemaat, herkes birbirine bakıyor, olur mu? 
              Düşününce “neden olmasın, iyi fikir” diyorlar.
              Hırsızı tutup, yalvar, yakar camiye imam yapıyorlar. Ayakkabılar birkaç ay özgürlüğüne kavuşuyor.  Vatandaşta bir nefes alıyor. “Oh be kurtulduk” diyorlar.
               Ne var ki imam bir hesap, kitap yapıyor, ayakkabıdan kazandığı ile imamlık maaşından aldığı parayı. Küllü zararda. Olacak gibi değil.
               Cemaatin sevinci uzun sürmüyor.
               İmam efendi bu defa, halefini çağırıyor ve aynı mesleği ona öğretiyor. “Ben namaz kıldırırken, sen ayakkabıları toplayıp götürüyorsun”  öğütlüyor. 
               -Sonra? 
               -Sonrası, yarı yarıya bölüşürüz.
                İmam namaza başlıyor, halefi ayakkabıları toplayıp götürüyor. Bir gün, beş gün, halka gına geliyor. 
                “ Yahu hırsızı imam yaptık, yine kurtulamadık, bu defada halefi ayakkabıları alıp götürdü” diye feryat ediyorlar.. 
                 Ne diyelim? Kıssadan hisse.