ÇIĞLIK


     Tokat İŞKUR’da, çeşitli kurumlarda çalıştırılmak üzere 1500 kişinin işe alımı için yapılan kura çekiminde, kucağında çocuğu ile birlikte, işsiz bir kadın emekçi ‘Açım aç, ekmek istiyorum’ diyerek isyan etmesinin yankısı kulaklarımızdan gitmiyor. Hiç kuşku yok ki azıcık düşünebilen, azıcık vicdan sahibi, azıcık toplumsal sorumluluğu olan, azıcık ülkesini ve onun her bir bireyini yürekten sevme tutku ve idealine sahip olan kişinin, o ses yüreklerini dağlamıştır.  Kim bilir duyarlı kaç şair şiirler yazdı o çığlık üzerine, öyküler yazdı kuşkusuz. 
      Çığlık; Acı, ince ve keskin ses, feryat, figan demek sözcük anlamı. Ünlü şair Nazım ne demişti Ressam Abidin Dino’ya “sen, mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?/ işin kolayına kaçmadan ama / gül yanaklı bebesini emziren/ melek yüzlü anneciğin resmini.../ Mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin/ hürriyet sözcüğünün resmini ama yalansızının."
      Acaba hangi ressam kucağında yavrusuyla “Acım aç, ekmek istiyorum” diyen annenin resmini çizebilir. Hangi romancı ve öykücü tasvir edebilir, o salonda yankılanan, acı, ince ve keskin feryadı. Hangi şair anlatabilir şiirlerinde, feryat ederken boğulan sesi, hangi fotoğrafçı resmedebilir, gözlerden süzülen boncuk boncuk göz yaşlarını ve o gözlerdeki buğuyu hangi objektif algılayabilir. Biz dışarı dökülen göz yaşlarını gördük, birde onun içeri döküleni var ki, onu kimse bilemez. Acıyı tatmayan acıyı bilemez, çaresizliği yaşamayan o dramı anlamaz. Ne yazık ki o annenin sesini dünya duydu, duyulmayan ve sesini duyuramayıp kaderine boyun büken, yüz binlerce anne var bu ülkede.
      Kim bilir o gün o sesi duyan din adamlarımız, imamlarımız dini kurumlarında vaazlarını bu konuya ayırmışlardır. Muhtemelen de sevgili peygamberimizin “Komşun açken sen tok yatamazsın” sözünü anımsatmışlardır. Bu ülkede inancı kuvvetli çok ‘mütedeyyin’ insanların olduğuna inanıyorum.
     Yine inanıyorum ki değerli Tokat Valimizde bu sesi duymuştur. Bizim 1000 km den duyduğumuz, uykularımızı kaçıran bu ses, değerli valimizin uykusunu kaçırmadığı düşünülemez. İnanıyorum ve tahmin ediyorum ki Tokat’daki Hz. Muhammed'in ümmetinden olanlar ve idari amirler bu yaraya bir merhem sürmüşlerdir. Bu çığlık yankılandığı ile kalmamıştır.
     Yedi düvele meydan okuyup, 600 yıllık imparatorluğun küllerinden koskoca bir ülke yaratan bu toplum  Cumhuriyet’ten 100 yıl sonra annelerini “Acım, ekmek istiyorum” konumunda tartışırsa ‘vah ülkem vah’ demek zorunda kalırız.
     Ülkemizi yönetenler  bizden iyi bilirler ki, sadece annelerin, açlığından, tokluğundan, çığlığından değil, ormanlarımızdaki iki tavşan yavrusundan dahi sorumludurlar.
     Açlığı, yokluğu ve yoksulluğu yeneceğimiz günlerin umut ve dileğiyle.