Mustafa Aydınlı

Mustafa Aydınlı

Yarın

EĞİTİMDE SORUNLAR DAĞ GİBİ

24 Eylül 2019 - 21:09

     2019-2020 Öğretim yılına yine çözülmemiş, çözüleceği de pek ufukta gözükmeyen dağ gibi sorunlarla girdik. Bırakalım birikmiş sorunları çözmeyi, eldeki (mevcut) sistemin kendisi sorun ve durmadan sorun üretmekte.
     Bir milyon eğitim emekçisi 18 milyon öğrenci bu eğitim - öğretim yılına birikmiş ve çözüm bekleyen sorunlarla, müfredat ve sınav sistemi değişikliği, karma eğitimin kaldırılması dayatmaları gibi kökeni dinci - ideolojik bakışa yaslanan köktenci değişikliklerle girmektedir. Eğitim emekçilerinin özlük sorunları, kadrolu yerine iş güvencesiz sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik, öğretmenlerin aile birliğinin sağlanamaması, politik kadrolaşma, liyakatsizliğin ve yandaşlığın egemen olması (örn. neredeyse her okula ilahiyatçı müdür atama!) gibi sorunlar ne yazık ki bu öğretim yılında da yaşanacak ama tartışmamız gereken sorunlardır. Yetmiyormuş gibi, ağır ekonomik kriz işin tuzu biberidir. Eğitim emekçileri bir yandan ekonomik krizle, öbür yandan eğitim öğretimin katmerli sorunları ile boğuşmaktadır.
     Öğretmen açığına karşın, sayıları 700 bine varan öğretmenin ataması yapıl(a)mamakta, yıllarca işsizlikten bunalan genç öğretmenler intihar etmektedir! Erdoğan bir yandan 3-5 çocuk doğurun demekte, üniversiteleri kapasitelerinin çooook üstünde öğrenci ile doldurmakta, bir yandan da “..her mezun iş bulacak değil.." deyip kenara çıkmaktadır. Bu politika her şeyden önce insana özensizdir.
     Dinci dernek ve vakıflarla yapılan protokoller, derslik açıkları, kalabalık sınıflar, öğretmensiz okullar, ikili eğitim - öğretim, taşımalı eğitim, ulusal ve uluslararası sınavlardaki başarısızlıklar, öğrencilerin tarikat ve cemaat yurtlarına mahkum edilmesi, çocukların örgün eğitim dışına itilmesi, kız çocukların ilk 4 yıldan sonra giderek artan eğitimden dışlanmaları ve ÇOCUK GELİN YAPILMALARI salt öğrencileri değil, tüm toplumu yaralıyor. LGS pek çok öğrenciyi istemediği okula gitmeye zorlarken, Anadolu Liselerindeki kontenjanların dolması ile pek çok öğrenci seçeneksiz kalmıştır.
     Devlet; ya İmamhatibe ya özele ya da uzaktan eğitime dayatması yapamaz!
     Devlet, asli kamu hizmeti olan eğitimi birtakım dinci, Cumhuriyet düşmanı vakıf - dernek görüntülü tarikat ve cemaatlere terk edemez!
     Devlet - MEB, asli kamu hizmeti olan eğitimi Diyanet İşleri Başkanlığı veya bir başka kamu kurumuna da bedeli ya da bedelsiz devir ve terk edemez.
     Anayasaya da, yasalara da, akla ve mantığa da aykırı olan bu eylemli (fiili) tablo; giderek SUÇ-TUR!
     Anayasanın 24, 42 ve 128. maddeleri ilk elden çiğnenmektedir!
     Bu politika, tüm öğrencileri, istemedikleri halde imamhatipleştirme ve özel okullara yönlendirme tasarımıdır. YKS sonuçları gösteriyor ki, ortaöğretimde eğitim çökmüştür. Önceki yazımızda belirttiğimiz gibi eğitim dibe vurmuştur. Çoğu öğrenci istemediği halde açıkta kalmamak için, kontenjanları özellikle yüksek tutulan bölümleri seçmek zorunda kalıyor. Bu özgür seçim değil dayatma - zorlamadır ve açıkça İNSAN HAKLARINA AYKIRIDIR!
     Üretime dayalı, bilimsel düşünce temelli, çağı yakalayan, laik, demokratik, karma ve kamusal ağırlıklı bir eğitim sistemi kaçınılmazdır.
Eğitimde başarı; eğitim sendikaları, üniversitelerimizin eğitim uzmanları, katkısı olabileceklerin ortak aklı ile sağlanabilir. İdeolojik yaklaşımlarla ve tarikat - cemaat vakıf ve derneklerinin ablukası ile sorunlar çözülmez, çözülemez, daha da  büyür.
     Nitekim, devletin yurtlarının istendik yetersizliği (!?), iktidar güdümündeki adı geçen çağ dışı gerici - dinci yapılanmaların yurtlarında yoksul çocuklarımızın ırzına geçilmekte; Türkiye, AKP iktidarında böylesi yürek yakan, yüz kızartıcı, ülkemizi dünyaya rezil eden, asla kabul edilemez facialar yaşamaktadır! Lütfen,TECAVÜZLERİN TARİHSEL ROTASI  başlıklı yazımızı bir kez daha okuyun.
     Kamusal, parasız, bilimsel, laik ve karma eğitim hakkından tüm çocuklarımız eşit olarak yararlanabilmelidir. Bu bir evrensel temel insanlık hakkıdır.
     Sayıştay raporlarına göre binlerce öğretmene gereksinim duyulduğu anlaşılmakta. Oysa atanamayan öğretmen sayısı, yukarıda da vurguladığımız üzere 700 bine dayanmıştır. Eğitim - öğretimin lokomotifi öğretmendir. Ne var ki, öğretmenlerin iş güvencesi yoktur. Kadrolu çalışma hakları ellerinden alınmıştır. Eşit işe eşit ücret hakkı, iktidar tarafından gasp edilmiştir. 2019-2020 öğretim yılı böylesine çözülemeyen sorunların gölgesinde başlamıştır. Yaşanan tablo, yalnızca eğitim emekçilerinin değil, veli ve öğrencilerimizin de karabasanı durumundadır.
     Eğitim, bir ticari meta ve rant kaynağı olarak görülemeyecek ölçüde kritiktir. Bu sektörde de özelleştirmeye hız verilmesi ile kamusal eğitimin niteliği ciddi düzeyde düşürülmüştür. 4+4+4 düzenlemesi ile birlikte 2012-2013 eğitim - öğretim yılından başlayarak çok sayıda köy okulu kapatılmıştır. Taşımalı eğitim sistemi ile  pek çok öğrenci tarikat ve cemaat yurtlarına mahkum edilmektedir.
     Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk’un verilerine göre ilkokulda okullaşma oranı %91.5, ortaokullarda %94,5’tir ve bu iyi bir tablo gibi sunulmuştur. 17 yıldır tek başına iktidar olan AKP kadroları eğitim sorunlarını da çözememiş, daha da keşmekeş yaratmıştır. İlkokul çağında her 10 öğrenciden 1’i, ortaokul çağında ise %6’sı okula gidememektedir. Bu çocuklar dolaylı olarak tarikat yuvalarına yönlendirilmekte, ucuz – kayıt ve yasa dışı olarak çocuk işçiliğine, çocuk yaşta evliliklere sürüklenmektedir.
     2023’te tekli eğitime geçileceği dillendirildiği halde, bırakalım tüm okulların tekli eğitime geçmesini, tekli eğitim yapan okullarda kimi sınıflar tuğlalarla bölünerek, hatta okul bahçeleri küçültülerek ikili eğitime geçilmiştir. Eğitim-İş raporlarına göre toplamda 58.762 derslik yapılması gerekiyor. Ancak MEB’e ayrılan bütçe ile buna olanak yok. İktidarın yarattığı ekonomik kriz nedeniyle ise hiç olanak yok!
                Parasız, bilimsel, demokratik, laik ve karma eğitim; Atatürk ve devrimlerini, Cumhuriyet ışığını temel alan, benimseten bir rotaya oturmak zorundadır. Çağı yakalamanın, uygar uluslarla yarışmanın başka seçeneği yoktur. Cumhuriyetin ışığında BİLİM İNSANI yetişir; dinci - gerici tarikat ve cemaatlerin köhne yurt ve yuvalarında ise BİAT KULLARI. “Tercih yurdum insanındır.“ denebilir mi?!
     Hayır! Türkiye, ülkemizi bataklığa çeken bu ikilemden hızla kurtulmak zorunda!

Bu yazı 657 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum